Her 8 çocuktan biri, her 12 yetişkinden biri astım hastası. Dünya genelinde yaklaşık 340 milyon kişinin hayatını etkileyen bu kronik solunum yolu hastalığı, sanıldığından çok daha yaygın. Üstelik yalnızca yetişkinleri değil, çocukları da tehdit ediyor.
Güven Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü'nden Doç. Dr. Zafer Aktaş, 6 Mayıs Dünya Astım Günü kapsamında astım hastalığına dair merak edilenleri anlattı.
Astım, hava yollarında kronik inflamasyona bağlı olarak gelişen daralma, ödem ve aşırı duyarlılık haliyle karakterize bir hastalıktır. Ataklar hâlinde seyreden bu hastalık, genellikle şu belirtilerle ortaya çıkar:
Astım belirtilerinin şiddeti kişiden kişiye değişebilir. Bazı kişilerde yalnızca alerjenlere maruz kalındığında ya da egzersiz esnasında belirtiler ortaya çıkarken, bazı hastalarda bu semptomlar yıl boyunca sürebilir.
Astım, genellikle çevresel faktörler ve alerjenlerle tetiklenen bir hastalıktır. En sık karşılaşılan tetikleyiciler arasında ev tozu akarları, polenler, küf mantarları, hayvan tüyleri, sigara dumanı, hava kirliliği, soğuk hava, viral enfeksiyonlar ve stres yer alır. Bu faktörler, astım hastalarında atakları başlatabilir ya da semptomların şiddetlenmesine yol açabilir. Astım kontrolünde başarı sağlamak için bu tür tetikleyici unsurlardan mümkün olduğunca uzak durmak büyük önem taşır. Çevresel koşulların iyileştirilmesi ve bireyin kendi yaşam alanında gerekli önlemleri alması, hem atakların önlenmesinde hem de uygulanan tedaviye daha iyi yanıt alınmasında etkili olur.
Astım tanısı ve tedavisi, hastalığın kişiden kişiye farklılık göstermesi nedeniyle kişiye özel bir yaklaşımla planlanmalıdır. Her hastanın astım seyri, semptom şiddeti ve tetikleyici faktörleri farklı olduğundan, tedavi süreci de bu doğrultuda şekillendirilmelidir. Tanı konulduktan sonra, genellikle solunum yoluyla uygulanan ilaçlar temel tedavi yöntemini oluşturur. Ancak bu ilaçların düzenli, doğru teknikle ve hekim önerisine uygun şekilde kullanılması büyük önem taşır. Astım tedavisinde başarılı sonuçlar alabilmek için yalnızca ilaç kullanımı yeterli değildir; aynı zamanda düzenli takip randevularına gitmek ve hastalık belirtileri azalmış olsa bile tedaviyi yarıda kesmemek gerekir. Bu bütüncül yaklaşım, astımın kontrol altına alınmasında temel rol oynar.
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünya genelinde yaklaşık 340 milyon kişi astım hastası. Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı’nın son verilerine göre her 12 yetişkinden biri ve her 8 çocuktan biri astım hastalığı ile yaşıyor. Ancak bu kişilerin önemli bir kısmı, ya henüz tanı almamış ya da tedaviye düzenli şekilde devam etmiyor.
Astım, çocukluk çağında da oldukça yaygın. Sık sık bronşit geçiren, gece öksürüğü yaşayan ya da egzersiz sırasında öksürük nöbetleri yaşayan çocuklarda astımdan şüphelenilmesi gerekiyor. Erken tanı sayesinde çocukların fiziksel ve psikolojik gelişimleri olumlu yönde etkileniyor. Bu nedenle ailelerin, çocuklarındaki belirtileri dikkatle gözlemlemesi büyük önem taşıyor.
Astım, erken tanı ve düzenli takip ile kontrol altına alınabilir bir hastalıktır. Nefes darlığı, öksürük ve göğüste baskı hissi gibi şikayetler yaşayan herkes mutlaka bir uzmana başvurmalı; tedavisini ihmal etmemeli, takiplerini aksatmamalıdır.
Hazırlayan: Doç. Dr. Zafer Aktaş
Sağlık rehberimizden içerikler görüntüleyin.
Periyodik olarak haber bültenimizi size ulaştıralım.
Nesilden nesile hayat bize GÜVEN diyor.
Güven Hastanesi hizmet standartları ile JCI tarafından akredite edilmiştir. JCI şikayet bildirimlerinizi buraya tıklayarak yapabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması ve işlenmesi politikalarına buradan ulaşabilirsiniz.